Toplumun düzenini koruması, bireylerin
ortak norm ve kurallara uymasına bağlıdır. Ancak, bazı bireyler bilinçli ya da
bilinçsiz şekilde bu normları ihlal edebilir. “Sapma”, toplumun belirlediği
kuralların dışına çıkmayı ifade eder ve farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Bu
durumun kontrol altına alınması için “sosyal kontrol” mekanizmaları devreye
girer. Bu yazıda sapmanın toplumsal yapıyla ilişkisi ve sosyal kontrolün bu
süreçteki rolü ele alınacaktır.
Öncelikle, sosyal kontrol, toplumun
insanları kurallara uymaya ve düzeni korumaya teşvik etmesidir. İnsanlar kendi
belirlediği kuralları takip etmeyi seçebilir ya da uygulanan otoriteye itaat
eder. Sosyal kontrol, biçimsel (formal) sosyal kontrol ve biçimsel
olmayan (informal) sosyal kontrol olmak üzere ikiye ayrılır. Biçimsel
sosyal kontrol, yönetmelikler ve resmi kurumlar aracılığıla uygulanır Örnek; hırsızlık yapan bir bireyin mahkeme
kararıyla yargılanarak ceza alması, “biçimsel sosyal kontrole” örnek olarak
gösterilebilir. Bu tür sosyal kontrol, devletin yasalar ve hukuk sistemi
aracılığıyla toplumsal düzeni sağlama işlevini yansıtır.
Biçimsel olmayan sosyal kontrol ise aile, arkadaş çevresi ve toplumsal baskı
gibi unsurlar aracılığıyla gerçekleşir. Örneğin, bir bireyin sigara içmesine
ailesi tarafından izin verilmemesi, biçimsel olmayan sosyal kontrole bir
örnektir. Bu tür kontrol, bireyin toplumsal normlara uyum sağlamasını sağlamak
için doğrudan veya dolaylı yönlendirmeler içerir. Sosyal kontrol kavramı,
birçok sosyolog tarafından ele alınmış ve farklı görüşlerle yorumlanmıştır. Emile
Durkheim, sosyal kontrolü “kolektif bilinç” kavramıyla
ilişkilendirmiştir. Ona göre, norm ve değerler bireyleri bir arada tutarak
toplumun düzenini sağlar. Talcott Parsons’a göre bireylerin toplumsal
rolleri öğrenerek sisteme uyum sağlaması süreci olarak değerlendirmiştir. Diğer
yandan, Travis Hirschi görüşüne göre bireylerin aile, eğitim ve sosyal
çevre gibi kurumlarla güçlü bağlar geliştirdiğinde sapma davranışlardan
kaçınır. Bu durumu açıklamak için geliştirdiği kurama “Bağlanma Kuramı (Social
Bond Theory)” demiştir. Michel Foucault’a göre sadece hukuk ve
kurallar çerçeveside değil aynı zamanda, bireyler üzerinde sürekli bir gözetim
ve disiplin mekanizması olarak ele almıştır. Panoptikon kavramıyla
modern toplumlarda bireylerin, sürekli izlendiklerini düşünerek kendilerini
denetlediklerini ileri sürmüştür. Toplum, bireylerin normlara uyumunu
sağlamak için sosyal kontrol mekanizmalarını kullanırken, bu mekanizmalara
rağmen norm dışı davranışlar, yani sapma, kaçınılmaz bir olgudur.
Sapma,
toplumun genel kabul ettiği normlar, değerler ve kurallara aykırı davranış
sergilemesi olarak tanımlanır ve üç ana başlık altında incelenir: Biyolojik,
psikolojik ve sosyolojik nedenler.
- Biyolojik Nedenler:
Bazı teoriler, sapmanın genetik faktörler, beynin yapısı ve hormonal
dengesizliklerden kaynaklanabileceğini öne sürer. Ceaser Lomborso’ nun
savunduğu görüş suçun doğuştan gelen bir özellik olması.
- Psikolojik Nedenler: Bireyin kişilik yapısı, travmaları ve ruhsal bozuklukları sapmaya yol açabilir. Freud’un psikanalitik kuramı, bilinçdışı çatışmaların bireyi norm dışı davranışlara yönlendirebileceğini belirtir.
- Sosyolojik Nedenler: Bireyin içinde bulunduğu toplumsal yapı, ekonomik koşullar ve kültürel normlarla ilişkilidir. Robert Merton’un savunmasına göre bireylerin toplumsal baskıdan dolayı hedeflerine ulaşamadığından kişiler sapma davranışına yöneldiğini öne sürer. Bu kurama Gerilim Kuramı demiştir.
Toplumda
birçok sapma çeşidi vardır. İlk olarak, birincil sapma, küçük ölçekli ve toplum
tarafından büyük tepki görmeyen norm ihlalleri. Örnek, trafik kurallarını ihlal
etmek. Diğer bir sapma ise ikincil sapma , toplum tarafından “sapkın”
olarak etiketlenen ve bireyin kimliği parçası haline gelen sapma. Örnek,
hırsızlık yapan birinin sürekli bu durumu gerçekleştirmesi ve kimliği haline
gelmesidir. Son olarak olumsuz sapma, topluma zarar veren aynı zamanda
toplumsal ve hukuki olarak suç olarak değerlendirilir kabul edilemez ihlalleri
kapsar. Diğer bir yandan, olumlu sapma ise toplumun kurallarına aykırı olsa da
fayda sağlayan davranışlardır. Örneğin, Baskıcı bir düzene karşı mücadele
etmek. Toplumsal normlardan sapmak bazen bir suç, bazen bir kimlik, bazen de
bir devrimdir. Sapma sadece insan topluluklarına özgü değildir; aynı zamanda,
hayvan topluluklarında da gözlemlenir. Bu yazıda, yalnızca insan
topluluklarından sapmalardan değil, hayvan topluluklarının sosyal norm ve davranışsal
sapmalarından da bahsedilecektir.
Hayvan
topluluklarında da grup düzenini korumak için çeşitli kontrol yöntemlerine
sahiptir. İnsanlarda kültürel öğelerle şekillenen normlar varken, hayvanlarda
içgüdüsel ve biyolojik faktörler daha baskındır. Hem insan hem
de hayvan topluluklarında grup içinde uyum ve iş bölümüne sahiptir. Örnek,
kraliçe arının işçi arılar doğurması ve işçi arılarında bal üretimi yapması,
bir diğer örnek ise kurt sürülerinde alfa ve beta kavramları, liderlik
hiyerarşisini ve grubun düzenini belirler. Alfa kurt grubun kararlarını
yönlendirir, liderlik hiyerarşisini ve grubun düzenini belirler. Diğer bir
yandan beta kurt ise alfayı destekler ya da alfa kurt zayıf olduğu zamanlarda
yerine geçebilir sürünün düzenini ve uyumun sürmesini sağlar. Bu nedenle tüm
hayvan topluluğunda düzen ve uyum sağlanması için bu tür hiyerarşik yapıyı
gözlemleyebiliriz. Sonuç olarak, bu hiyerarşilerde, bireylerin liderlere ve
düzene karşı çıkması genellikle dışlanma, saldırganlık veya gruptan ayrılma
gibi sonuçlarla karşılaşır. Böylece grup içindeki uyumu korumak
için bir sosyal kontrol mekanizması işler. Hayvan topluluklarında sapma, grubun
kurallara uymayan bireyler dışlanabilir. Diğer yandan, Aslanlar arasında, bir
erkek aslan yeni bir grubu ele geçirdiğinde önceki liderin yavrularını
öldürebilir. Bu, grup içindeki tipik normlara aykırı olabilir ama genetik
aktarımı sağlamak için yapılır. Son olarak başka bir örnek ise; bazı bal
arıları başka kovanlardan hırsızlık yaparak nektar çalar. Bu davranış, normal
çalışma düzenine aykırıdır ama bireysel fayda sağlayabilir. Bu
örnekler, hayvanlar arasındaki sosyal yapı, yalnızca düzeni korumakla
kalmaz, aynı zamanda her bireyin hayatta kalma şansı üzerinde de belirleyici
bir etkiye sahiptir. Sonuç olarak, sosyal düzenin korunması ve sapmanın
yönetilmesi, hem insanlar hem de hayvanlar için yaşama tutunabilmeleri için
ayrılmaz bir parçasıdır. Bu, toplulukların sürekliliğini koruyan evrimsel bir
stratejidir.